22 Ekim 2011 Cumartesi

Siyah Hatıralar Denizi - Mehmet Açar


Neden böyle güzel ve kaliteli kitapları hiçbir zaman çok satanlar(çok basılıp reklamı çok yapılanlar) rafında göremeyiz. En üst sırayı senelerce işgal etmesinde hiçbir mahsur olmayan bir kitap Siyah Hatıralar Denizi...

Edebiyat fakültesi mezunu olup, sinema eleştirmeni olarak tanınan Mehmet Açar'ın 2005 tarihli distopik bilimkurgu romanı. Baş karakter tüketim çağının kendini tükettikten sonrasının yaşandığı bir gelecekte bilinmeyen bir ülkenin (Birleişk Federasyonlar?) İçişleri Bakanlığı'na bağlı olarak Ennoia (Ennoia=Düşünce, Efes Celsus Kütüphanesi'nde rastlayabilirsiniz.) isimli Bilim ve Araştırma Merkezi'ne doğru iki intihar vakasını araştırmak üzere yola çıkar.

Kafka'nın romanlarını aratmayan absürdlüklerin ve belirsizliklerin yaşandığı Ennoia'da kendini bir çıkmazın içinde bulur ve ne yapacağını şaşırır. Sayfalar ilerledikçe gizemli otelin sırlarına birer birer vakıf olmaya başlar.

Her sayfasında heyecanlandıran, sürükleyen ve ruhunu iliklerinize kadar hissettiren atmosferiyle tekrar tekrar okunası bir kitap...

Bir başka yazıda da Mehmet Açar'ın Anarşik Rehavet kitabındaki gizemli dedektif hikayelerine değinmekte fayda var.

Korkunun Yüzleri - Nuray Tekin


1996 yılı tarihli Nuray Tekin'in öykü kitabı Korkunun Yüzleri okuyanı çok farklı coğrafyalara götürüyor. Zamansız mekanlar, ilginç kişilikler, garip olaylar var öykülerde. Şu an üstünden zaman geçtiği için belki hiçbirini anlatamam ama bildiğim bir şey varsa o da kitapta neredeyse tüm öyküler çok güzel ve her biri ayrı bir tat bırakıyor ardında. O yüzden klasik bir kitap/öykü olay örgüsü yerine zihinde bıraktığı edebi lezzetlerle hatırlanacak kitaplardan. Ruh hallerinin, gizemli durumların sisli öyküleri...Hiçbir şekilde benzerliği olmamasına rağmen gerçeküstücülüğü ile bana Julien Gracq'ın Argol Şatosu'nda kitabını anımsattı...

Tavandaki Kukla - Ingvar Ambjörnsen


Beyaz Zenciler kitabıyla tanınan Norveçli yazar Ingvar Ambjörnsen Tavandaki Kukla'yı Beyaz Zenciler'den tam 14 sene sonra yazmıştır. Beyaz Zenciler'i tüm ününe rağmen hala okumadım ama yazarın İnsan Postuna Bürünmüş Köpek kitabını en iyi kitaplar listeme hiç düşünmeden aldım. Tavandaki Kukla'yı okurkenki beklentim bu yüzden bir hayli yüksekti. Beklentilerimi rahatça karşılayan, Norveç'in soğuk iklimini ve ruhunu başarıyla yansıtan kitapta intikam konusunu işlenmiş. Kardeşine tecavüz eden adama cezasını vermeye karar veren Rebekka'nın öyküsünü ve intikam sürecini anlatıyor kitap. Rebekka, intikamın soğuk yenmesi gereken bir yemek olduğunu düşünenlerden olduğundan kitap boyunca tecavüzcüye yaptıklarının hesabını kendi yöntemleriyle soruyor. Bu esnada senenin çoğunu kasabadaki kulübemsi evinde geçiren ilginç ressam Leo ile de yakınlaşıyor ve geçmişteki anlara giderek anılarını tazeliyor. Geçmiş ve Leo arasındaki bağlantı biraz muğlak kalıyor. Kitabın sonuna kadar bir açıklama bekledim desem yalan olmaz.

"İçi burkuluyor. Yine Niels Petter. Eşim değil, sevgilim değil, Niels Petter." bence kitabın en çarpıcı cümleleri...