31 Temmuz 2013 Çarşamba

Alıklar Birliği - John Kennedy Toole


Alıklar Birliği, hayatımda okuduğum kitapların en iyilerinden biri. Üstelik de Pulitzer ödülü tescilli. Kitabın başında basımının ilginç öyküsü anlatılmış. Bir gün bir kadın gelir ve ölen oğlunun kitabını el yazmalarını okutmak ister. Yayıncının uğraşmak istediği en son insan tipidir. Çünkü daha önce sayısız kere böyle insanlarla uğraşmıştır ve her biri de çocuklarının muhteşem yazdığını düşünen annelerdir. Bu seferki ise başkadır. Kitap hakikaten çok iyidir. Ne yazık ki yazarı intihar etmiştir ve başka bir kitap daha yazamayacaktır.

Böylelikle efsanevi roman karakteri Ignatius Reilly okurlarla buluşur ve yazarı öldükten sonra Pulitzer alan ilk kitap olarak, Alıklar Birliği, adını edebiyat tarihine yazdırır. Roman New Orleans'ta geçmektedir ve New Orleanslılar için Ignatius Reilly şehrin simgelerinden birisi haline gelir. Şehirde karakterin kendisi gibi devasa bir heykeli bulunmaktadır. 

Kitap inanılmaz eğlenceli, bir yandan okudum bir yandan güldüm desem yeridir. Ignatius annesiyle birlite yaşayan otuz yaşlarında tombulca bir gençtir. Üniversite okumuş entelektüellik seviyesi yüksek biri olmasına rağmen çalışmayıp evde televizyon izlemeyi seçmiştir. Ama annesi dayanamaz ve Ignatius'tan iş bulmasını ister. Böylece Ignatius'un maceraları başlar: Levi Pantoları, seyyar sosis arabası gibi her biri ilginç ve komik iş maceraları. Bu arada Ignatius'un peşine bir de polis takılır: Angelo. Kitabın başından beri ufak da olsa bir yerde adı geçen karakterlerler gitgide anlatının parçaları haline gelirler ve olaylar bir şekilde birbirine bağlanır. Ignatius'un annesi Angelo'nun halasıyla takılmaya başlar. Igantius yeşil şapkasıyla gitgide efsaneleşir. Kız arkadaşı olaylara yazdığı mektuplarla dahil olur. 

Okuduktan sonra Ignatius'un sürekli kullandığı kırbaçlanmalı lafı dile dolanabiliyor. Mutlaka okuyun, değecek…

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Sesler - Arnaldur Indrıdason


Öncelikle ilk defa İzlanda'da geçen bir kitap okuduğumu belirteyim. Sjon'ün Mavi Tilki'sini gözüme kestirmiştim bir ara ama hala okumaya fırsat bulamadım. Kitap İzlanda'da geçince isimler de bir hayli değişik geliyor. Neyse ki isimler 2010'da patlayan volkan Eyjafjallajökull'un ismi kadar karmaşık değiller.
Kitabın konusu kısaca şöyledir: İzlanda Reykjavik'te büyük bir otelde Noel öncesi otelin aynı zamanda kapıcısı olan Noel babası öldürülmüştür. Erlendur, Elinborg ver Sigurdur Oli'den oluşan ekip cinayeti aydınlatmaya çalışır.

Soruşturmayı üstlenen Erlendur hayatı sarpa sarmış orta yaşlı bir erkek polistir. Davayla uğraşırken otele yerleşir. Hem geçmişiyle yüzleşir, hem de kızıyla arasını düzeltmeye çalışır. Elinborg, kadın dedektif, bu dava dışında şiddet görmüş çocuk davasına da bakar. Böylelikle sadece masal şehri gibi düşünülen İzlanda'da çocuk şiddetinin yıkıcı boyutları gözler önüne serilir. 

Esasında hakkında çok da şey bilmediğim İzlanda hakkındaki fikirlerim, kitabı okuduktan sonra  bayağı değişti. Ama negatif anlamda. Her şeyin güllük gülistanlık olacağını düşündüğüm bu ülkenin tablosu kitabın satır aralarına gizlenen ayrıntılar ile gerçekçi bir tona geldi. Tabi ki bu kurmaca bir kitap amma velakin anlattığı şeylerin bazıları maalesef ki kurmaca değil. Erlendur'un kızı Eva Lind'in geçmişinde uyuşturucu bağımlısı olması ve parasını fuhuş yaparak çıkartması; Erlendur'un bunu kanıksaması hayli enterasandı. Kitapta İzlanda hukuk sistemine atılan taşlar da az buz değildi. Tecavüz suçunun cezasının bir buçuk yıl olmasının, mağduru şikayetçi olmaktan korkutarak vazgeçirmesi gerçekten moral bozucuydu. En azından bizdeki gibi evlendirmeye çalışmıyorlar denebilir tabi. Kötünün kötüsü var.

Kitabı çok sevdim ben. Ölen Noel babanın geçmişi de çok acıklı. Çocuk yıldız olmanın zorlukları, aile baskısı, vs. Kitabı okuduktan sonra büyüdüğünde başarılı olan çocuk yıldız var mı diye düşündüm. Natalie Portman'dan başkası gelmedi aklıma. (Drew Barrymore'u saymıyorum. Bence onun öyküsü de trajik.) Zavallı çocukların psikolojisi nasıl harap oluyor çok güzel anlatmış. Çocuğunu ünlü edip onun sırtından para kazanmaya çalışanlar, ya da ileride ünlü olup hayatı kurtulsun diye düşünenler çocuklarına ne kadar büyük kötülük yaptıklarının farkındalar mı acaba?

Erlendur'un da geçmişinde trajedi var. Karakterler kayıp ve yaralı. Ölen Noel babanın ablası da bu mağduriyetten nasibini alanlardan. Kitapta pek pozitif bir şey yok gibi görünse de öyle iç karartan bir kitap değil. Bir de Erlendur'un sorgu şekli hayli ilginç. Sorularını damdan düşer gibi soruyor. Bana komik geldi. 

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Redhack - Orhan Gökdemir

Tam adıyla Sanal Alemin Klavyeli Asileri REDHACK kitabı, özellikle Gezi olayları ile birlikte ismi daha büyük kitlelerce tanınan Redhack grubunu tanıtıp, anlatırken sanal dünya savaşlarına dair ilginç bilgiler de içeriyor.
Kızıl Hackerlar manifesto olarak Bizim Aile filminden Münir Özkul'un bir repliğini kullanıyor ve kendilerini ezilenin, hakkı yenenin yanında haksızların, ezenlerin karşısında konumlandırıyor. Kitap hackerlığın tarihi ile Redhack'ın yaptıklarını anlatarak devam ediyor.
Kelime anlamı sistem kıran anlamına gelen hackerlık, beyaz hackerlık (şahsi çıkar amacı gütmeden, keşif ya da kendini ispat amaçlı yapılan hackerlık) ve siyah hackerlık (kazanç elde etme amaçlı yapılan) olmak üzere ikiye ayrılıyor. Hackerlık sadece kişilerce değil hükümetlerde de istihbarat amaçlı yapılıyor. Hükümetler birbirlerine siber savaş ilan edebiliyor, gizlice istihbarat sistemlerine sızmaya çalışabiliyorlar. Örnek olarak CIA ve MOSSAD tarafından "dost" ülkelere sunulan Promis isimli yazılım veriliyor. MİT'in de kullandığı bu yazılım kullanıcının bilgilerini CIA ve MOSSAD'a açan gizli bir pencere içeriyor.
1997 yılında kurulan Redhack, 2012 yılı başında şifresi '123456' olan Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün sayfasını KESK üyelerine uygulanan polis şiddetini protesto etmek için hackleyince Türkiye Redhack ile tanıştı. Bilişim suçlarıyla ilgili savcılık Redhack üyesi olduğu gerekçesiyle yedi kişiyi tutukladı. Tutuklananların Redhack üyesi olmadığını açıklayan topluluk, tutukluların serbest kalması için birçok siteyi hackledi.
İ. Melih Gökçek'in, Fethullah Gülen'in, THY'nin ve adaletsizlik yaptığını düşündükleri daha birçok siteyi Ddos saldırısı (Sunucuya karşılayabileceğinden fazla talep göndererek sitenin kendi kendini kapatmasını sağlamak) ile çökerten Redhack, üniversitelerde yapılan yolsuzluklara ilişkin soruşturma dosyalarını da kamuoyu ile paylaştı. YÖK belgelerin gizliliğinin ihlal edildiğini ve soruşturmaların sonuçlanmamasına rağmen kişileri töhmet altında bıraktığını iddia ederek Redhack aleyhine dava açtı. Redhack'in en önemli özelliklerinden birisi de eline geçirdiği belgeleri bir an önce yayınlamasıdır.    
Bütün kitabı anlatmadan burada kesiyorum. Redhack'in felsefesini öğrenmek, grubu tanımak isteyenlerin okumasında fayda var. Yalnız kitapta çok fazla tekrar yapılmış, bu yüzden gözden geçirilmiş bir baskı yapmak muhakkak gerekli.
Benim kitapta en çok sevdiğim deyiş ise Redhack'in çökerttiği sitelere koyduğu şu sözler oldu: Nush ile uslanmayanın hakkı tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı Redhack'tir!