23 Haziran 2014 Pazartesi

Toza Sor - John Fante

Charles Bukowski'nin "benim Tanrı'm" diye tanımladığı yazar John Fante'nin Toza Sor kitabı Bukowski'nin onun kitaplarıyla tanışmasını anlatan ön sözü ile başlıyor. Kitaba gelirsek Arturo Bandini isimli İtalyan asıllı bir Amerikalı kaybedenin yazar olma öyküsü diyebiliriz. Kitapta ilk dikkatimi çeken şey 5$ ile geçinebilen, birbirlerinden 15 sent borç isteyen insanların olmasıydı ki bu da bize kitabın geçtiği dönemin ekonomik koşullarını fazlasıyla anlatıyordu. Kitap ilk baskısını 1939'da yapmıştı ve Büyük Buhran yıllarında Los Angeles'ta geçiyordu. Kitaptaki iki araba da Büyük Buhran yılını işaret edercesine 1929 modeldi.

Arturo Bandini, köklerinden utanan ve bu ezikliğini başkalarından çıkaran yazar olma heveslisi bir gençtir. Bir pansiyonda kalmakta ve kirasını ödemekte zorlanmaktadır. Yegane başarısı bir dergide yayımlatabildiği fakat kimselere okutamadığı Minik Köpek Güldü isimli öyküsüdür. Hellfrick isimli cin ve et seven, üstelik de ondan sürekli borç isteyen tuhaf bir komşusu vardır.

Bandini, hayatta bazı deneyimler kazanmak istemekte aynı zamanda bundan korkmaktadır. Bir gün gittiği bir birahanede Camilla Lopez isimli Meksika asıllı bir garson kıza giydiği çarıklar yüzünden kafayı takar. Böylelikle kitabın sonuna kadar sürecek inişli çıkışlı Bandini-Lopez ilişkisi başlar. Bandini, Camilla'yı aşağılar, evlenme teklif eder, teklifini geri çekmek ister, kızdırır, oununla dalga geçer, ona bakar, istediklerini yapar, hakaret eder. Karşılığını da alır. Bu garip ilişki ekseninde Bandini hem kendini kanıtlamaya, hem komplekslerinden kurtulmaya, hem bir ilişki yaşamaya hem de ideallerine ulaşmaya çabalar durur. Her iki karakter de aslını inkar etmekte ve kendini Amerikalı olarak görmektedir. Adeta köklerinden utanmaktadırlar. Aslında ikisi de birbirinin beklentilerine cevap verememektedirler. Camilla Bandini'nin tüfekle ateş etmeyi becerememesi üzerine sinirlenir. Bandini'nin Barmen Sammy gibi olmaması canını sıkar çünkü elinde artık sadece Bandini kalmıştır. Bandini ise Camilla'yı sürekli küçük görmesine ve aşağılamasına rağmen ondan bir türlü vazgeçemez.

Toza Sor kitabı, Bandini Dörtlemesinin üçüncü kitabıdır. Dörtlemedeki kitaplar sırası ile:
1. Bahara Kadar Bekle, Bandini
2. Los Angeles Yolu
3. Toza Sor
4. Bunker Tepesi Düşleri
Toza Sor, Fante'nin seri içinde en çok bilinen ve 2006 yılında sinemaya uyarlanan eseridir.
Arturo Bandini karakteri yarı otobiyografik özellikler taşır ve John Fante'nin alter egosu olarak görülmektedir. Bu bakımdan Charles Bukowski'nin çoğu kitabının baş karakteri olan ve Bukowski'nin alter egosu olarak anılan Henry Chinaski'yi akla getirmektedir.

Yeraltı edebiyatı sevenlere önerilir.
İyi okumalar!

19 Haziran 2014 Perşembe

Asma Pansiyon - Işıl Şenol

Bu kitabı ilk olarak bir arkadaşımda görmüştüm yaklaşık bir sene önce. Kapağı insanı ilk bakışta etkiliyor. Yaz tatili ve Ege çağrışımları olan kapak, sımsıcak ve duygusal bir hikaye vaadediyor.

Kolayca okunan, sürükleyici roman, vaatleri fazlasıyla yerine getiriyor. Duygusal kitapların ince bir çizgisi vardır, o çizgiyi aşan kitaplar bana sıkıcı ve bayık gelir. Dozu iyi ayarlanmışlar ise okuyana unutulmayacak lezzetler sunar. İşte "Asma Pansiyon" ikinci gruba giren kitaplardan; duygusallığı, heyecanı, gizemi, hüznü, her şey gerektiği kadar var onda. Yalın anlatımlı, güzel atmosferiyle davetkar.

Hiç gitmediğim ama yakın zamanda görmek istediğim Bozcaada'da geçiyor olaylar. Madam Yenola'nın Asma Pansiyonu, yolunu kaybedenleri, hayatına mola vermek isteyenleri, başını dinlemek isteyenleri ağırlayan, eski bir Rum evinden bozma, beş odalı, denize bakan bir pansiyondur. Buraya sığınan herkes gibi pansiyonun sahibi Madam Yenola'nın da bir hikayesi vardır. Olaylar lise öğrencisi Defne'nin evden kaçarak pansiyona sığınması ile başlar. Her pansiyonerin hikayesine tek tek odaklanarak ve pansiyonu merkeze alıp geçmiş ve şimdiki zaman arasında gidip gelerek ilerleyen kitap, finalde mantıklı ve sürprizli bir şekilde bağlanır.

Ek olarak kitapla ilgili bence en önemli noktalardan birisi, başkarakterlerin güçlü kadınlar olması. Gerek Madam Yenola gerekse Defne kendi kaderinin iplerini eline almış, inandığı şeyler için hem toplumu hem de sevdiklerini karşısına almayı göze alabilmiş, bunun yanı sıra sağduyulu ve gururlu olmayı beceren karakterler. Erkeklerle ilişkilerinde de hiçbir şekilde kendilerinden ödün vermeyen ve kendi doğrularından vazgeçmeyen güçlü karakterler. Bu özelliğiyle de Türk edebiyatında maalesef çok örneği olmayan kendi kaderini kendi çizen, etrafındaki kişileri de etkileyen nadir kadın karakterlerden ikisini yaratır kitap. Yan kadın karakterler olan Feryal Hanım ve Belma da baş karakterlerden aşağı kalmayacak derecede olgun ve güçlüdür. Karakterlerin özellikleri ve kendi yollarını belirlemedeki iradeleri göz önüne alındığında kitabı rahatlıkla feminist bir kitap olarak sınıflandırabiliriz.

Son olarak kitabı okurken Bozcaada ruhunu, atmosferini içinizde hissediyorsunuz. Dantel perdeler, sabun kokusu, buruk şarap tadı, begonviller unutulmayacak imgeler yaratıyor zihinde. Sonuç olarak tavsiye, tavsiye tavsiye!!! Tam da yaza uygun ama asla yüzeysel ve boş olmayan, bayıcı sıcaklara Bozcaada serinliği taşıyacak bir kitap...