24 Kasım 2014 Pazartesi

Sırf Anarşi - Woody Allen

İlk olarak Ateşten Gömlek'e başlayıp, bitiremeyip yarım bırakınca çerez niyetine Woody Allen'ın bu kitabına başladım. Gerçi bu da sonlara doğru elimde bir hayli süründü ya neyse.
Şimdi Woody Allen'ı özel hayatı sebebiyle (Evlatlık kızıyla evlenmesi) eleştirsem de birkaç filmini (Deconstructing Harry, Match Point, vs.) beğenirim. Sırf Anarşi kitabı, ironik ve absürt öykülerden oluşuyor. Bazıları güzel, bazılarıysa vasat. Birkaçı ise gerçek ama gerçek olamayacak derecede absürt gazete ve dergi kupürlerine ithafen kaleme alınmış eleştirel öyküler. Sonuç itibarıyla şezlonga uzanıp okumalık bir kitap diyeyim.
Kitabın içindeki beğendiğim öyküler şunlar:
1. Tandır Fidyesi (Sinema sektöründe hayal kırıklığına uğrayan bir oyuncunun hikayesi:)
2. Pantolon Çok Kokulu Olmuş, Sam (İsmi tekrar çal Sam'i anımsatan öykü kitabın en iyisi olmasa da en akılda kalanı bence:)
3. Satılık Kalem (Bir yazarın hazin öyküsü:)
4. Kültür-Fizik, Zehirli Sarmaşık, Son Montaj (Mektuplardan oluşan bu öykü sanırım en beğendiğim öyküydü:)
5. Çok Şükür, Sattım! (Cin bir fikrin haber kupürü üzerine yazılan öykünün konusu tam bizim ülkemize göre:)
6. Reddedilme (Bu da bir diğer en beğendiğim öykü oldu, çocukları popüler bir ana okulunca reddedilen ailenin dramı:)
Açıkçası kitabın 105. sayfasından sonrası beni hiç açmadı.
Bütün öyküleri beğenmişsin sen de diye düşünüyorsanız kitapta toplam 18 öykü vardı ve 1/3'ünü beğendim.

13 Kasım 2014 Perşembe

Sodom ve Gomore - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Bu ara 1900'lü yılların başlarında yazılmış kitaplara takmış durumdayım. Sürekli yeni çıkan kitapları okumaktan eskilere sıra bir türlü gelmiyordu. Bir mola verip eskiye dönmeye ve Türk Edebiyatı'nda eksik kalmış kısımları tamamlamaya karar verdim. Önceleri bu dönemin kitaplarının sıkıcı olacağını düşünüyordum; ne var ki Peyami Safa'nın Yalnızız kitabını okuduktan sonra fikrim tamamen değişti. (Okumayanlar için Yalnızız zaman ötesi ve evrensel bir kitap diyebilirim, ben çok beğendim.) Yakup Kadri'nin Sodom ve Gomore'den önce okuduğum Nur Baba kitabı hakikaten çok akıcı bir kitaptı. Maalesef Sodom ve Gomore için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Belki de kitaptaki karakterlerin her biri birbirinden gıcık olduğu için böyle hissettim bilemiyorum. İşgal dönemi İstanbul'unu anlattığı için de ruhumu sıkmış olabilir.
Kitabın ismi Tevrat'ta geçen ve yaşanan ahlaksızlıklar sonucunda Tanrı'nın yerle bir ettiği iki şehrin isminden geliyor. Yakup Kadri işgal dönemi İstanbul'unu yaşanan ahlaksızlıklar yüzünden bu iki şehre benzetiyor. Kitaba göre bu çirkinliklerin sebebi ise işgal kuvvetleri.

Kitabın ana karakterleri:
Captain Jackson Read: Yakışıklı ve soğuk İngiliz zabiti. Sosyetenin göz bebeği. Bir levanten olan Madam Jimson'ın eski sevgilisi. Sami Bey'in kızı Leyla'nın yakın markajında olan İngiliz askeri.
Leyla: Captain Jackson Read'e ilgi gösteren ve bunu yapmaya sosyetede gösteriş yapmak için kalkışan, aynı zamanda kuzeni Necdet ile nişanlı olan alafranga Türk kızı. Yılışık davranışları ile yüz karası olan insan müsveddesi.
Necdet: Kuzeni Leyla'ya tutkulu bir aşkla bağlı olan genç. Captain Jackson Read ile Leyla arasındaki samimiyeti bozmaya gücü yetmeyen aciz aşık.
Captain Marlow: İstanbul'a işi için değil de macera yaşamak için gelmiş gibi duran yüksek rütbeli asker, Türk delikanlıların hayranı gay. Mutluluğu kısa bir süreliğine Azize Hanım'ın kocası Atıf Bey'de bulur.
Major Will: Yeniköy'deki villasında eskiden dua edilen mabedi bambaşka fonksiyonla (fantezi ürünlerle donatmak suretiyle) konuklarına hizmete sunan yoz.
Madam Jimson: Eşi ölüm döşeğindeyken parti verecek kadar kalpsiz, eşinin ölümü sonrası sefahat yatıyla dört beş aşığıyla birlikte tuhaf bir hayat yaşayan bir başka yoz.

Kitap yukarıda bahsedilen kişilerin garip ilişkilerini anlatır. İşi gücü parti ve dedikodu yapmak olan bu insanlar, şehir işgal altındayken İngilizler'e yalakalanır ve bundan çıkar sağlamaya çalışır. Yakup Kadri kitabında bu monden (kitapta çokça geçen ve sosyete yerine kullanılan sözcük) yaşam tarzlarını eleştirir. Kitabın sonunda işgal güçlerine karşı zafer kazanıldığındaysa bu yoz insanlar ne yapacaklarını şaşırırlar.

Günümüzde maalesef bu tarz ilişkileri ve böyle davranan insanları sıkça görüyoruz. Batıya yalakalık bazılarının genine işlemiş sanırım. Tez zamanda kurtulmak gereken bir hastalık bu, Yakup Kadri çok güzel analiz etmiş. Çok hızlı gitmeyen bir kitap, verdiği sıkıntıdan olduğunu düşünüyorum, yine de okumakta fayda var.

İyi okumalar.