12 Ocak 2011 Çarşamba

Erken Kaybedenler


Emrah Serbes'in hikaye kitabı Erken Kaybedenler genç erkeklerin kimi zaman komik kimi zaman buruk hikayelerini anlatıyor.
Bu kitaptaki en önemli özelliklerden birisi öykülerin gerçekten bu toprakların insanlarını yansıtması. Gerek küçük detaylar gerekse genel görünüm itibarıyla yerli genç ergenlerin hikayelerine, sorunlarına kulak veriyor, hayatla olan mücadelelerinde onların yanında yer alıyoruz. Çoğu öykünün kahramanının başından gerçekten kötü şeyler geçmiş- Zannettiğin Gibi Değil'in baş karakteri babasını kaybetmiş, Üst Kattaki Terörist'in küçük karakteri ise ağabeyini şehit vermiş. Karakterlerin bu duygusal yükü omuzlarken aynı zamanda erkek olmanın ağırlığını da taşımaya çalışmaları onları büsbütün kırılgan yapıyor. Duygusal dengesini yitiren birey olmaya çabalayan çocuk/ergen karakterler, hayata ve onlardan beklenen rollere uyum sağlamaya çalışırken de ortaya trajikomik durumlar çıkıyor.
Tüm öyküler işte bu trajedi ile mizah ekseninde gidip geliyor. Çocuk/ergen karakterler ise çocuk olmakla yetişkin birer erkek olmak arasında salınıyorlar. Kitabın öne çıkan öyküleri ise Anneannemin Son Ölümü, Zannetiğin Gibi Değil,
Üst Kattaki Terörist ve Kimi Sevsem Çıkmazı.

Oğullar ve Rencide Ruhlar

Alper Canıgüz'ün beş yaşındaki bir çocuğun ağzından kaleme aldığı Oğullar ve Rencide Ruhlar bir cinayet parodisi olarak görülebilir. Kitabın baş karakteri Alper Kamu cinayetin akabinde mahallenin delisi ile birlikte bulduğu mevtanın cinayetinin sırrını çözmeye çalışırken bir yandan da ailevi sorunlarına çare arıyor.

Tipik bir mahallede geçen romanda, mahalle arkadaşları, komşular, bakkal, mahallenin delisi, gizemli mahalle sakini, güzel komşu abla vs. gibi Türk insanının yakından tanıdığı karakterler var.

Küçük hikayeci Alper Kamu cinayetin sır perdesini aralamaya çalışırken küçük olmanın getirdiği dezavantajlardan bilmişliği ile sıyrılmaya çalışıyor. Hatta onun küçük bir çocuktan ziyade cüce olduğunu düşünenler oluyor.

Çağdaş romanın yeni favorisi çocuğun ağzından ve algısından dünya hallerinin yerli versiyonunu cinayet romanı ekseni içerisinde işleyen Canıgüz, ortaya enteresan bir cinayet, normal ama sorunları olan bir aile portresi ve kitabın sonuna saklanmış hüzünlü ilişkiler çıkarıyor. Akıcı bir dili olan kitap hem mizah yönünden zengin hem de heyecan dozajını iyi ayarlıyor.

11 Ocak 2011 Salı

Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın

Orijinal ismiyle Extremely Loud and Incredibly Close, 1977 doğumlu Jonathan Foer Safran'ın ilk romanı Everything is Illuminated' den sonraki romanı. Bir çocuğun ağzından yazılan romanın Günther Grass'ın Teneke Trampet'inden ve Paul Auster'ın Ay Sarayı'ndan izler taşıdığı söyleniyor.

Çağdaş romanlarda artık sıkça raslanılan bir çocuğun ağzından öykü anlatma yöntemine bu kitapta da rastlıyoruz. Elbette hikayeci çocuk-Oscar Schell- sıradan bir çocuk değil. Babasını kaybetmiş ve bununla başa çıkmaya çalışıyor fakat bunun da ötesinde hayal gücü gelişmiş ve çok kırılgan. Tıpkı The Curious Incident of the Dog in the Night Time'ın asperger sendromlu anlatıcısı çocuk gibi algıları çok farklı ve tıpkı onun gibi bir gizin peşine düşüp kitap boyunca New York kentinde elindeki anahtarın açtığı kilidi bulmaya çalışıyor.

Kitap Oscar'ın farklı dünyasını cismen okuyusuna da hissettiriyor. Oscar'ın hikayesini okurken araya mektuplar, fotoğraflar, imla yanlışları işaretlenmiş metinler, boş sayfalar giriyor.

Mektuplarla geçmişin trajedileri açığa çıkıyor. 11 Eylül saldırısı, 2. Dünya Savaşı anıları ile iç içe geçiyor. Çoğu insan için mektubun tarih olduğu günümüzde Oscar bilim merakı ile Stephen Hawking'e ve başka biliminsanlarına mektuplar yazıyor ve onlara gelen cevaplar da ara ara metin içinde kendine yer buluyor.

Sonuç olarak buruk bir hikayesi olan Oscar'ın dünyası onun anlatımıyla kimi zaman gülümseterek ama asla acındırmayarak okuyanı sarıyor. Oscar'ın dedesinin yazdığı mektuplar ise kitabı bambaşka bir düzleme taşıyarak, Paul Auster kitaplarının karakterlerine göz kırpıyor.