26 Kasım 2015 Perşembe

Sınavlarda Neler Yapmalı ve Dünyayı Nasıl Değiştirmeli? - Bertell Ollman

Uzun isimli bir kitap ama içeriği akıcı ve öğretici. Bertell Ollman New York Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi profesörü. Öğrencilere yazılı, sözlü ve eve götürmeli sınavlarda hayatlarını kolaylaştırmak adına tüyolar hazırlamış ama tüyolara ulaşmak için kitabın tümünü okumak gerekiyor. Çünkü kitabın yapısını sınavlar ve dünya hakkındaki kendi fikirlerini anlatacak ve tüyoları da aralara yedirecek şekilde hazırlamış. Benim amacım sınav tüyosu almak olmadığı için ben kitabın tüyo haricindeki kısımlarını çok beğendim. Ollman'ın asıl amacı öğrencileri sınavlara hazırlarken, sınavların kendisini ve gerekliliğini sorgulatmak.

Bizim de her sene değişen ve her sene daha yoğun bir şekilde sınavlarla örülen eğitim sistemimizi düşündüğümüzde bu kadar sınavın bize gerçekten bir şeyleri iyi öğretmek için mi yoksa başka bir amaçla mı yapıldığını sorgulamıyorsak sıkıntı var. (Aslında bu konu üstüne olmasa da çok sevdiğim bir yazar olan Metin Aydoğan'ın Türkiye Nereye Gidiyor isimli kitabını şiddetle öneririm. Bu kitapta bir türlü düzelmeyen eğitim sistemimizden ve Milli Eğitim Bakanlığı içindeki yabancılardan oluşan bir kuruldan bahsediliyor. Tabi ki suç bizde, irade gösterip inisiyatifi ele almayan toplumlar dış güçlerin oyunlarında piyon olmayı hak eder. Ek olarak, Metin Aydoğan'ın Bitmeyen Oyun kitabını da tavsiye ediyorum. Mutlaka okuyun. Kendisinin en önemli özelliği nesnelliği; taraf tutmaksızın herkesin hatasını yüzüne çarpması.)

Tekrar kitabımıza dönelim. Ollman bir Marksist; kapitalist düzeni Marksist teori çerçevesinde sorguluyor ve kapitalist düzenin bizim bilmemizi istemediği gerçekleri bize işaret ediyor. Ollman,  kapitalizmin çeşitli bilinç operasyonları ile bizden odanın ortasında duran fili gizlediğini söylüyor. Eğer öfleliyseniz, acı çekiyorsanız, şanssız olduğunuzu düşünüyorsanız ve tüm bunlar için kendinizi suçluyorsanız, belki de suçlu olan siz değilsiniz, çünkü bu düzen hileli diyor Ollman. Fırsat eşitliği koca bir palavra. Sınavların amaçlarından biri sizi bekleyen karamsar geleceğe hazırlamak, sorulardaki direktif veren cümlelerle sizi gelecekteki iş vereninizin emirlerini koşulsuz yerine getirecek bir robota dönüştürmek. Direncinizi kırmak, sorgulama, muhakeme etme yeteneğinizi sıfırlamak. Sizi seçenekler dünyasına hapsetmek ve seçenekler dışında bir şeyin olabileceği fikrini devre dışında bırakmak. Örneğin, markete gittiğinizde birbirinden farklı gibi görünen ama aslında pek bir farka sahip olmayan şeyler arasında seçim yapmanızı sağlamak ve daha fazlasını istememeniz için, uyutmanın bir başka biçimi olarak sizi bol seçeneklere boğmak.

Gençleri karamsar bir gelecek bekliyor. Üniversite eğitiminin size büyük kapılar açacağını düşünüyorsanız, boşuna ümitlenmeyin. Artan mesailer, azalan ücretler, parçalara ayrılan geçici ve yarım günlük işler. Karşılığında ise sağlık ve emeklilik güvenceleri hak getire. Para odaklı bireyler, ahlaki çöküş, rekabet, bencillik, yalnızlık, yabancılaşma ve mutsuzluk. Günümüzün, özellikle de büyük şehirlerin portresi.

Gün geçtikçe sefalete sürüklenen kitleler ve git gide zenginliğine zenginlik katan azınlık. Ekonomi çökünce düzlüğe çıkmak için çıkarılan savaşlar ve sadece kapitalist azınlık için fırsata dönüşen felaketler. Demokratik olduğu iddia edilen seçimler ve her iki tarafı da destekleyen kapitalist güçler. Seçim sonrası hangi taraf kazanırsa kazansın kazanan kapitalistler ve her koşulda kaybeden halk, yani emekçiler (ya da maaşlılar). Siyasetçileri satın alan kapitalistlerin yasaları istedikleri şekilde düzenlemesi ile hakkını koruyamayan emekçilerin durumu. Mahkemelerin bağımsızlığını sorgulayan Ollman, işlevlerinin adaleti sağlamak değil, birtakım adaletsizlikleri meşrulaştırmak olduğunu söylüyor.

Kısacası günümüzü, emekçilerin içinde bulunduğu durumu anlamak için okunması gereken bir kitap. Önerdiği Marksist çözüm ne kadar uygulanabilir bilemiyorum fakat bu gidişattan ve içinde bulunduğumuz durumdan kat kat iyi olduğu bir gerçek.

Okuyunuz, okutunuz.

Şibumi - Trevanian

Trevanian'ın şu ünlü Şibumi kitabını nihayet okuma fırsatı buldum. Şibumi, Katya'nın Yazı kitabından sonra okuduğum ikinci Trevanian kitabı oldu. Bu arada Trevanian bir takma ad ve yazarın gerçek ismi Rodney William Whitaker.

Katya'nın Yazı kitabını beğenmiştim ama öyle başyapıt filan da diyemem. Sanırım sonundaki sürpriz kısmı beni çok şaşırtmadığı için çok fazla etkilenmemiştim; fakat dili gerçekten iyiydi. Hakkını vermek lazım. İlk defa bu kitapta öğrendiğim Bask halkı Şibumi'de de karşımıza çıkıyor.

Şibumi'ye gelince, Nicholai Hel isminde kiralık katilin hayatını anlatan bir kitap demek yanlış olmaz herhalde. Sıkıcı bir biyografi diye düşünmeyiniz; çünkü Nicholai Hel gerçekten farklı bir insan. Dil konusunda çok yetenekli, yetiştiği ortam sebebiyle birçok dile hakim. Çıplak elle öldürme (detaylı araştırmak isteyenler için bkz. hoda korosu) ve go oyunu konularında usta. Cesur bir mağaracı.

Kitabın konusuna gelince Münih Olimpiyatları'nda Yahudi sporcuları öldüren Kara Eylül grubuna karşılık Münih Beşlisi adında bir grup kurulmuştur. CIA, Kara Eylülcüler'i desteklemektedir ve Münih Beşlisi grubundan geriye kalan üç kişiden ikisini havaalanında kumpas kurarak öldürür. Geriye kalan tek kişi olan Hannah Stern ise amcasının yakın arkadaşı olduğu için Nicholai Hel'in kendisine yardım edeceği düşüncesi ile Hel'in yaşadığı Etchebar Şatosu'na gider.

Kitabın son bölümlerine kadar geriye dönüşlerle Nicholai Hel'in çocukluğu, ilk gençliği ve sonrası anlatılır. II. Dünya Savaşı, o sırada go oyunu ile hayatını yönlendirmesi, hapishanede geçirdiği üç yıl, mağara deneyimi vs. Sonlara doğru ise kozlar paylaşılır, karşılıklı intikamlar alınır.

Japon kültürü Amerikan kültürü ile kıyaslamalı bir şekilde çok güzel anlatılmıştır. Şibumi hayatın yalınlığını ifade eden bir terimdir ve Hel, hayatını Şibumi'ye ulaşmak üzerine kurmuştur.

Kitabı uzun uzun anlatmak yerine beni etkileyen ilginç kısımları kısaca özet geçeyim:

- 1979 yılında basılan kitapta bahsedilen Ana Şirket denen kurumun benzerlerinin günümüzde de bulunması ve uluslararası şirketlerin çıkarlarını koruyacak şekilde dünyaya şekil vermeye çalışması ve CIA gibi örgütleri de bu çıkarı doğrultusunda kullanması.
- İstihbarat örgütlerinin hiç şakasının olmaması, kendi adamlarına bile acıma duygusu beslememesi ve ajanlarını sayıları çok olsa bile bir kalemde gözden çıkarabilmesi.
- Nicholai Hel'in ilginç özellikleri: Mistik olması (ara sıra evrenle bütünleşip, dinlenme halleri), yakınlık duygusu, sıradan nesnelerle cinayet işlemesi.
- II. Dünya Savaşı sırasında atom bombaları atılmadan önce Tokyo'nun bombalanıp, yakılıp yıkılması. Hiroşima'ya atılan ilk atom bombasının (uranyum bombası olması) savaş amacıyla, Nagazaki'ye atılan ikinci atom bombasının (plütonyumdu galiba) ise bilimsel deney amacıyla atılmış olması.

Güzel bir kitap, okuyun derim:)

21 Kasım 2015 Cumartesi

Kitap Siparişlerim

Her okuduğum kitabı buraya yazma fırsatım olmuyor. Bari fotoğrafını koyalım:) Kargoyla gelen kitapların verdiği mutluluk. Birlikte gelenleri birkaç gün böyle yakınlarımda tutmak hoşuma gidiyor.
Şu anda okuduğum Şibumi bitsin, okuyacağım hepsini.

12 Kasım 2015 Perşembe

Callisto Yanlışlıklar Komedyası - Torsten Krol

Bu kitabı almamın iki sebebi var: Birincisi kapağını çok beğendim. İkincisi ise arka yüzünde Alıklar Birliği'ne benzer olduğunun yazması. Alıklar Birliği, en sevdiğim kitaplar sıralamamda kesinlikle en üstlerde yer alıyor. Callisto'yu okuyunca onu da Alıklar Birliği'nin yanına ekleyiverdim.

Çok güzel ve eğlenceli bir kitap. Okurken kahkahalar atıp, kalabalıklarda zor durumlarda kaldım. Odell isimli safça bir gencin ağzından yazılmış kitap. Dolayısıyla her şeyi onun bakış açısından görüyoruz. Odell asker olmayı istemektedir. Askerlik bürosuna giderken aracı yolda bozulunca Anarşist Dean'in evine sığınır. Sonrasında yanlışlıklar komedyası başlar.

Callisto komik olmasının yanı sıra Ameirkan toplumuna sıkı bir eleştiri içeriyor. Gizemli yazarının Stephen King olduğu rivayet ediliyor. Okunacak kitaplar listeme  yazarı Torsten Krol'un diğer kitabı Yunus İnsanlar'ı tereddütsüz ekliyorum.

Not: Kitabı internetten almıyorsanız açıp son sayfaya bakın lütfen. Everest Yayınları kitabın son sayfasını basmamış çünkü. Bendeki kopya öyle.

İyi okumalar, bol kahkahalar.

Şemsiye - Will Self

Eleştirmenlerce övülen, göklere çıkarılan Will Self'i ben pek anlamadım. Şemsiye kitabını 40 derece sıcak altında okumak ve anlamak için beynimi patlatttım. Lakin sonunu getiremedim, 256. sayfadan sonra bıraktım. Will Self bu kitapta birkaç olay ve dönem almış, üç ya da dörttü, bunları birbirine bağlamış. Ama nerede geçiş yapıyor, niye yapıyor, ne zaman yapıyor, bunları belirtmemiş. Bölüm başı vs. gibi şeyler yok kitapta.

Kitabın bana göre ana kısmı akıl hastanesinde, sonraki ikincil kısmı ise baş hastanın gençlik döneminde geçiyor. Okuyalı bir ayı geçti, kala kala bunlar kalmış aklımda.

"Okuyucular için yazmıyorum" diyen Will Self'i sevenlerine havale ediyorum. Bence Şemsiye kitabı bir okumada anlaşılacak bir kitap değil, ha üstüne tez yazacağım deyip, araştıra, düşüne, sorgulayana ve analiz ede ede okursanız eminim bir şeyler çıkacaktır. Kitaplar üstüne düşünmeyi, bilmece çözmeyi seven biri olmama rağmen, tatilimde uğraşamadım. Bir dahaki sefere artık...

Algernon'a Çiçekler (Flowers for Algernon) - Daniel Keyes

1959 yılında öykü olarak basılıp Hugo Öykü Ödülü'nü, 1966 yılında ise roman olarak basılarak Nebula Roman Ödülü'nü kazanan, 1968 yılında beyazperde uyarlaması Charly filmi ile de Oscar dahil birçok ödül alan Daniel Keyes yapıtı Algernon'a Çiçekler. Benim burada anlatacağım ise İngilizce aslından okuduğum 200 küsur sayfalık roman versiyonu.

Kitap, zeka geriliği olan Charly Gordon'un zekileşmesi için yapılan beyin ameliyatı öncesi ve sonrasını Charly'nin yazdığı günlük raporlar aracılığı ile anlatıyor. Yazım yanlışları ile dolu, naif cümlelerden oluşan günlük raporlar, ameliyat sonrasında giderek artan IQ'su ile dahiye dönüşen ama içten içe mutsuzlaşan Charly'nin yaşadığı dönüşümü anlatıyor. Sevecen ve masum Charly zekileştikçe insanların gerçek yüzünü görüyor, insanları suçlamaya ve onları ikiyüzlü olmakla suçlamaya başlıyor. Ailesi ile ilgili gerçekleri yavaş yavaş hatırlıyor ve kendi hayatının gizemlerini çözüyor. Geçmişi ile yüzleşiyor. Bu esnada bencil ve küstah bir insana dönüşüyor fakat yaşadığı yüzleşme empati kurmasını sağlıyor. Bu arada zeka geriliği olduğu zamanlarda kendisine okuma yazmayı öğreten ve ameliyat için onu teşvik eden Miss Kinnian ile yakınlaşıyor. Eski Charly ise peşini bırakmıyor. Sarhoş olduğunda yüzeye çıkıyor, zaman zaman kontrolü ele geçiriyor ve yeni Charly'yi yönlendiriyor.

Algernon ne olaki derseniz: Charly beyin ameliyatı üzerinde denenen ilk insan oluyor. Bu ameliyat öncesinde ise fareler üzerinde deneniyor ve Algernon bu farelerden zekileşerek yaşamaya devam eden fare olarak çok değerli. Adeta Charly'nin fare versiyonu. Charly, zekileştikten sonra kendini insanlardan çok Algernon'a yakın görüyor.

Öncelikle çok güzel ve duygusal bir kitap ama vıcık vıcık bir duygusallık değil bu. İkinci olarak da özellikle Charly'nin çocukluk anılarının anlatıldığı yerler bir hayli sert. Mideye yumruk etkisi yapıyor. Engelli çocuk konusunun işlendiği kitaplara ilgi duyanlara, olayı ebeveyn tarafından engelli çocuk sahibi olmanın anlatıldığı Nobel ödüllü Kenzoburo Oe'nin Kişisel Bir Sorun kitabını öneririm. Bu kitabın, daha çok da Charly'nin naif tarzının bana hatırlattığı başka kitaplar var ki, o kitaplar aynı zamanda benim en sevdiğim kitaplar arasında yer alıyor. Biri Charles Bukowski'nin Ekmek Arası kitabı. Başka bir Charles Bukowski kitabı okudunuz ise bunun onunla hiçbir alakası olmadığını ve bibliyografyasında çok farklı bir yere sahip bir kitap olduğunu hemen belirteyim. İkinci kitap ise Türkçe baskısı maalesef bulunmayan Sherman Alexie'nin The Absolutely True Diary of a Part-time Indian.

Charly filmini Youtube'dan izleyebilirsiniz. Ben bir kısmını izledim; güzel bir film ama her zaman olduğu gibi kitap daha güzel:)


Başka Zaman Kütüphaneleri - Zoran Zivkovic

Sırp yazar Zoran Zivkovic'in kitabı Başka Zaman Kütüphaneleri, 2003 yılında Dünya Fantezi Ödülü almış. Roman olduğu belirtilmesine rağmen bana kalırsa 6 bağımsız öyküden oluşan bir öykü kitabı. Sadece son öyküde diğer öykülere üstünkörü bir bağlantı yapılıyor. Her öykü birinci tekil ağızdan anlatılıyor ve her birinin baş rolünde kitaplar ve kütüphaneler var. Olağandışı olaylar oluyor ama pek bir yere bağlanmıyor. Çoğu öyküde öyküyü anlatan birey ve onun hakkında her şeyi bilen, her kaydı tutan bir sistem var. Bu da bireyi paranoyaya sürüklüyor. Her öyküde bilginin sonsuzluğuna gönderme yapılıyor.

Kolay okunan bir kitap. Türü sevenler için güzel bir alternatif olabilir.