Alt başlığı Bir Gizem Hikayesi olan Caroline, kitabın yazan kişinin bir arkadaşının babasının anılarını anlatıyor. Babası vefat eden arkadaş bir gün çıkagelip yazardan babasının enteresan hikayesini anlatmasını istiyor; ne isim vereceğini bilemeyen yazar da bir gizem hikayesi diyerek çıkıyor işin içinden.
Kitap bir adamla (yani vefat eden baba), dişi bir eşeğin dostluğunu anlatıyor. Ailece gidilen tatilde rastladığı eşekten büyülenen baba eşeği satın alıp eve getirir. Üstelik de ailenin geri kalanını araba ile yollayıp kendi eşekle birlikte bütün yolu yürüyerek. Evcil hayvan olarak eşek beslemeye başlayan baba bir süre sonra çevresi tarafından da kabullenilir. İşi abartıp bir gün iş yerine eşekle gider. Caroline ismini verdiği eşek diğer eşeklere benzemez, çok akıllıdır, satranç oynar hatta ofis hayatına alışır ve adamın yerine işe gider. Kitap boyunca akıl almaz gariplikler olur fakat bunlar bir süre sonra normalleşerek rutin hayatın bir parçası haline gelir. Kitapta saçmayı ya da absürdü tanımlayan, insanları belirli normlar içinde yaşamaya zorlayan normallik/modernlik sorgulanır daha doğrusu baştan inşa edilir.
Kitap doğu ve batı kültür çatışmasını güzel örnekler. Doğu kültüründen gelen biri için tüm hikaye tamamen olağan ve normal iken bir batılı için absürdlüklerden ibaret olabilir. Yıllar önce Almancı vatandaşlarımızdan biri benzer bir şey yaşamış ve yadırganmıştı. Halbuki Anadolu'da şehirler arası otobüslerde rahatlıkla kümes hayvanlarına rastlayabilirsiniz. Batılı lokantaya gider köpeğini yanında götürür, yolda gezdirir, trene, otobüse bindirir. Aslında arada fark yoktur; kendini merkeze alıp, bu eksende bir normallik tanımı yapmadığınız müddetçe.
Kitabın son sayfasından kitabı özetleyen bir paragraf ile bitireyim:
"Büyük alışveriş merkezlerinin olduğu, sürekli camlarının parlatıldığı, bankaların sıralandığı caddede bile, iplere çamaşırların dizildiği, gaz şişelerinin yerlerde gezdiği, tozlu ağaçların yerlere eğildiği ara sokaklar vardı. Şehrin her yerinde böyle sokaklar vardı ama burada, trafik ışıklarının ortasında, bir nehir gibi akan insanların içinde, dükkanların neon ışıkları altında aradaki fark oldukça belirginleşiyordu ve kendinizi sanki başka bir dünyanın kapısı önündeymiş gibi hissedebiliyordunuz. Bu nedenle, sanki eski bir hikayenin bir parçası gibi, aniden bir sokaktan eşeğiyle yürüyen bir insanın çıkması ve kendini trafiğin içinde bulması oldukça normal sayılabilirdi."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder